9 Mayıs 2017 Salı

Öykünün Kahramanları

Kendimizi çok rahatça anlatabiliyorken bir başkasını anlatmak, öykümüzün kahramanı yapmak her zaman daha zor olmuştur. Bende arkadaşımı öykümün kahramanı olarak anlattım.

Sınıf yüksek duvarlı ve genişti. Bu genişlik ve yüksekliğin ahşap mobilyalarla doldurulması sınıfa kasvetli bir hava katmıştı. Ankara'da Mart ayı, ılık havaları beraberinde getirmişti fakat bugün sert rüzgar eşliğinde kar yağıyordu. Hatice, sabah kar yağışına her Ankaralı gibi şaşırmış, kalın giyinerek evden çıkmıştı. Ayağında botları, üzerinde siyah şişme montu, sırtında fotoğraf makinesi ve kitaplarıyla boş sınıfa gelmişti. Çantasını hemen bir sıraya fırlattı, omuzlarını gevşetip rahatladı. ahşap sandalyeyi oturmak için çekti, sandalye ne kadar ağır diye sitem edecekken, sandalyenin boş sınıfta yaptığı gürültü ile irkildi. Sınıf için neden bu sandalyelerin seçildiğine yakınarak küçük bedenini sandalyeye attı. Daha dersin başlamasına yirmi dakika vardı. Her zaman neden bu kadar erkenci ve garantici olduğunu düşünerek boynundaki mavi şalı çıkardı, montunu sandalyeye geçirdi. Oturduğu yere iyice yayıldı, ellerini masaya dayayarak daha da rahatlattı gevşetti kaslarını, ağır botları da bir yandan ayaklarını yere doğru çekiyordu. Biraz telefonunu kurcaladıktan sonra telefonunun camını ayna gibi kulllanarak makyajını kontrol etti.  Masmavi gözlerine mor ve bordo tonlarında far sürmüş, gözlerini belli etmek için de rimelle kirpiklerini hacimlendirmişti. Rujunun silindiğini fark edince, açık kahve tonlarında ki ruju çantasından aldı ve dikkatle dudaklarına sürdü. Ruj hafif dokusunu hissetti çikolataya benzer bir tadı vardı. Telefonu elinden bıraktı ve yağan karı izleyerek sınıfın dolup dersin başlamasını bekledi. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder