9 Mayıs 2017 Salı

Öykünün Kahramanları İkinci Kısım

Bir önceki metinde arkadaşım hakkındaki gözlemlerimi yazmıştım ve bu yazımda ise arkadaşımın gözünden kendimi anlatacağım. Metni ilk yazmaya başladığımda bana garip ve zor gelmiş olsa da bu metin kendim hakkımda bana farklı bir yaklaşım kazandırdı.

Sınıfta yeni bir metin daha yazmaya başladığımızda hepimiz sıkılmış ve bunalmıştık. Bu havayı Şeyma'da da hissetmiştim. Sağ tarafımda oturan Şeyma'ya döndüm ve kulağına sıkıldığımı fısıldadım bana katıldığını gözlerini kırparak anlattı. Şeyma o gün çok yorgun görünüyordu, büyük ihtimalle bugün sabaha olan sunum teslimi için pek uyumamıştı. Gözleri kızarmış, yüzü solgundu. Omuzları öne alarak vücudunu taşımaya çalışıyordu, her an kafasını sıraya koyup uykuya dalabilirdi. Simsiyah bir gömlek üzerine salaş, kollarının üst kısmı delik örgülü kazak giymişti. Biraz düşündükten sonra yazıyı yazmak için harekete geçti. Bana doğru duran bacaklarını sıraya doğru çevirdi ve ahşap sandalye üstünde rahatça döndü. Sandalyeden gelen sese aldırmadan sıraya doğru kendini biraz daha çekti. Bir hışımla kalemini sağ elini aldı ve yazmaya başladı. Oldukça telaşlı ve düşünceliydi büyük ihtimalle o da benim gibi yazıyı hemen yazıp hocaya vermek istiyordu. Bu sırada sınıfın çoğunluğu yazıya odaklanmış, sınıfta ki uğultu azalmıştı. Gerçi Şeyma'nın gürültüyü umursadığını sanmıyordum öyle dikkatle yazıyordu ki kalemini hırsla bastırıyordu. Cümleleri yazdıkça kağıt hışırdıyor, kaleminin kağıda vuruşları ahşap sırada ritmik bir tıkırtı oluşturuyordu. Bu baskıya dayanamayan uçlar çat çat kırılıp etrafa dağılıyorlardı. Onun neden bu kadar agresif olduğunu anlayamıyordum, uykusuzluk ile beraber daha da asabi bir ruh halindeydi bu sabah. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder